29 Haziran 2016 Çarşamba

Terör :(


O  kadar üzgünüm ki ne yazacağımı bilemiyorum. Yeter artık....

Bu nasıl istihbarat ki hiç bir şeyden haberi yok?

Canlı bomba elinde kalaşnikofla nasıl giriyor içeriye?
Bundan nasıl haberi olmuyor istihbaratın? Üstelik Amerika hemen bir gün önce uyarmışken...

Birazcık yüzünüz olsa, gururunuz olsa istifa edersiniz...

Ayrıca ölenlere şehit deyip olayı hafifletmeye çalışmayın. Onlar senin benim gibi insanlar, masum insanlar... Neyin şehidi?

Allah cezanızı versin en kısa sürede umarım. Çok üzgünüm...

5 Haziran 2016 Pazar

Saçlar gene gittiiiii

Kadın deli napacaaaan :)
Bana gene geldiler, 3 senelik uğraşımın sonucunu yayınlamıştım blogumda. Ama kıvırcık saç uzayınca uçlar kötü oluyor işte, bir de artık saçımı boyamak istemiyordum.
Yaklaşık 3 aydır zaten boyamıyordum saçlarımı.
Bugün şöööyle omuz hizası diye girdiğim kuaförden gene yolunmuş tavuk olarak çıktım:) Kendi kararımdı, pişman değilim, bu Bodrum sıcakları başka türlü çekilmezdi. hem de doğala dönmüş oldum, artık boya yok diyorum, emin miyim, bilmiyorum, şimdilik kararım bu:)

Peki evdeki onlarca saç bakım ürünü ne olacak şimdi :)

Bu arada kuaförde ille ilk makası ben vurayım dedim, tabii bele kadar gür saçlarla girmişim içeri, aldım elime makası dibinden vururken yanda oturan kadınla göz göze geldik, dehşet içinde bakıyordu, ağladı ağlayacak hahahahah

Kadının yüzündeki dehşet ifadesini hiç unutmayacağım :)

Neyse giriş-gelişme ve sonuç fotoğraflarım aşağıda. Kışa başlarım gene uzasın bu saç bağırmalarına:)






1 Haziran 2016 Çarşamba

Istanbul'dan Bodrum'a kaçış maceramız



Biraz farklı yazılar da yazmak istiyorum artık. Aklıma bu hikayemiz geldi, anlatmak istedim. Dikkat, çok aksiyonlu ve de uzuuun bir yazı sizi bekliyor:)

Aslında Bodrum'a yerleşmek çocukluk hayalimdi. Bu hayali paylaştığım bir de arkadaşım vardı, her sene evler bakar, hayalimizde alır, Bodrum'da yaşadığımızı hayal ederdik.
Hep bahçeli bir ev vardı hayalimde, bahçesinde meyve ağaçları, kediler, köpekler....

Sonra günlerden bir gün arkadaşım bana kazık attı, ve aniden kış ortasında Bodrum'a taşınıverdi. O sıralar da eşimin kendi işi var, gayet güzel gidiyor, ben Haziran Gecesi dizisini bitirip yeni bir diziye başlamışım. Hayat gayet güzel.
Ama ben deliriyorum Bodrum diye diye. Arkadaşım da inat yapıp telefonla deniz sesi falan dinletiyor sağ olsun :)
Başladım yavaştan eşime işlemeye, akşamları ev ilanlarına bakıp ona gösteriyorum. Bodrum şööyle güzel diye ballandıra ballandıra anlatıyorum. O zamanlar da ev kiraları gerçekten uygundu, bahçeli müstakil evler için. Tabii İstanbul'a kıyasla ucuz. Şimdi aldı başını gitti.

Çektiğim diziden paralarım ödenmemeye başladı. 8 bölüm birden ödenmeyince diziyi bıraktım, sonradan yapımcısı da yurt dışına kaçmış sanırım. Eksi 18 diye bir polisiyeydi, Burak Özçivit'in ilk dizisiydi sanırım. Tabii ben bu bahaneyle iyice yüklenmeye başladım eşime.

Sonra bir gün bir ev gördük ilanlarda. Nasıl güzel, minicik, tam Bodrum evi, sedirli, şömineli, bahçeli ve de Kale manzaralı (olmazsa olmazımızdı). Ne yapsak ne etsek derken kendimizi Bodrum da bulduk. emlakçı onlarca ev gezdirdi, biz ısrarla o evi görmek istiyoruz, sağ olsun en sona bıraktı. Ve görür görmez bayıldık.
O zamanlar tabii bilmiyoruz, burada iki sorun önemli, kanalizasyon (müstakil ev olduğundan en önemlisi) ve de rutubet sorunu (ki bütün evlerde var, en azını bulmak önemli).
Ama biz o kadar sevdik ki, tabii sorunlardan da haberimiz yok, hemen tuttuk. Oysa Bodrum'a şööyle bir bakınmaya gelmiştik :)
İstanbul'a dönünce eşim hemen iş yerini kapattı. Evdeki eşyaların hiç birini kullanamazdık, yataklar hariç, evin salonu çok minnaktı çünkü. Hepsini sağa sola dağıttık. Bu vesileyle 2. elciler ne uyanık ya, yepyeni takımları bile almıyorlar, bedava verirsen anca. Biz de ihtiyacı olanlara dağıttık tüm eşyayı.
Bu arada rahmetli annem, kardeşim söylenip durdular, bizi bırakıp gidiyorsun, çok uzak orası, bir daha görüşemeyiz diye. Hele kardeşim ne söylendi :)
Tabii Bodrum'u kafaya takmış bünye bunları dinler mi? Aslaaaa:)
10 yıl önce Mart ayında tası tarağı topladık, eşim, oğlum, köpeğimiz Zilli ve kedimiz Oğlum ile beraber yollara düştük. Arabamızla geldik, yolculuk çok uzun sürdü. Çünkü habire durduk çocuklar yüzünden. Oğlum da liseyi yeni bitirmişti. Okul sorunumuz da yoktu yani.

İlk başta epey bir süre tadilatla uğraştık. Pergole yıkılmak üzereydi yenilendi, evin içine baya bir masraf yapıldı. O kadar dar merdivenler vardı ki çift kişilik yatağı yukarı çıkaramadık. Biz de 2 tane tek kişilik alıp yukarıda birleştirdik mecburen.

Sonra da keyfini sürmeye başladık. 
Sadece biz değil, çocuklar da elbette :)