Biraz farklı yazılar da yazmak istiyorum artık. Aklıma bu hikayemiz geldi, anlatmak istedim. Dikkat, çok aksiyonlu ve de uzuuun bir yazı sizi bekliyor:)
Aslında Bodrum'a yerleşmek çocukluk hayalimdi. Bu hayali paylaştığım bir de arkadaşım vardı, her sene evler bakar, hayalimizde alır, Bodrum'da yaşadığımızı hayal ederdik.
Hep bahçeli bir ev vardı hayalimde, bahçesinde meyve ağaçları, kediler, köpekler....
Sonra günlerden bir gün arkadaşım bana kazık attı, ve aniden kış ortasında Bodrum'a taşınıverdi. O sıralar da eşimin kendi işi var, gayet güzel gidiyor, ben Haziran Gecesi dizisini bitirip yeni bir diziye başlamışım. Hayat gayet güzel.
Ama ben deliriyorum Bodrum diye diye. Arkadaşım da inat yapıp telefonla deniz sesi falan dinletiyor sağ olsun :)
Başladım yavaştan eşime işlemeye, akşamları ev ilanlarına bakıp ona gösteriyorum. Bodrum şööyle güzel diye ballandıra ballandıra anlatıyorum. O zamanlar da ev kiraları gerçekten uygundu, bahçeli müstakil evler için. Tabii İstanbul'a kıyasla ucuz. Şimdi aldı başını gitti.
Çektiğim diziden paralarım ödenmemeye başladı. 8 bölüm birden ödenmeyince diziyi bıraktım, sonradan yapımcısı da yurt dışına kaçmış sanırım. Eksi 18 diye bir polisiyeydi, Burak Özçivit'in ilk dizisiydi sanırım. Tabii ben bu bahaneyle iyice yüklenmeye başladım eşime.
Sonra bir gün bir ev gördük ilanlarda. Nasıl güzel, minicik, tam Bodrum evi, sedirli, şömineli, bahçeli ve de Kale manzaralı (olmazsa olmazımızdı). Ne yapsak ne etsek derken kendimizi Bodrum da bulduk. emlakçı onlarca ev gezdirdi, biz ısrarla o evi görmek istiyoruz, sağ olsun en sona bıraktı. Ve görür görmez bayıldık.
O zamanlar tabii bilmiyoruz, burada iki sorun önemli, kanalizasyon (müstakil ev olduğundan en önemlisi) ve de rutubet sorunu (ki bütün evlerde var, en azını bulmak önemli).
Ama biz o kadar sevdik ki, tabii sorunlardan da haberimiz yok, hemen tuttuk. Oysa Bodrum'a şööyle bir bakınmaya gelmiştik :)
İstanbul'a dönünce eşim hemen iş yerini kapattı. Evdeki eşyaların hiç birini kullanamazdık, yataklar hariç, evin salonu çok minnaktı çünkü. Hepsini sağa sola dağıttık. Bu vesileyle 2. elciler ne uyanık ya, yepyeni takımları bile almıyorlar, bedava verirsen anca. Biz de ihtiyacı olanlara dağıttık tüm eşyayı.
Bu arada rahmetli annem, kardeşim söylenip durdular, bizi bırakıp gidiyorsun, çok uzak orası, bir daha görüşemeyiz diye. Hele kardeşim ne söylendi :)
Tabii Bodrum'u kafaya takmış bünye bunları dinler mi? Aslaaaa:)
10 yıl önce Mart ayında tası tarağı topladık, eşim, oğlum, köpeğimiz Zilli ve kedimiz Oğlum ile beraber yollara düştük. Arabamızla geldik, yolculuk çok uzun sürdü. Çünkü habire durduk çocuklar yüzünden. Oğlum da liseyi yeni bitirmişti. Okul sorunumuz da yoktu yani.
İlk başta epey bir süre tadilatla uğraştık. Pergole yıkılmak üzereydi yenilendi, evin içine baya bir masraf yapıldı. O kadar dar merdivenler vardı ki çift kişilik yatağı yukarı çıkaramadık. Biz de 2 tane tek kişilik alıp yukarıda birleştirdik mecburen.
Sonra da keyfini sürmeye başladık.
Sadece biz değil, çocuklar da elbette :)
Verandamız
Malta eriklerimiz
Minnak salonumuz
İşte bu da evi tutmamızda en büyük etken, teras manzarası:)
Hiç unutmuyorum bir gece yürüyüşe çıktık meşhur barlar sokağında, sokakta inlerle cinler çift kale maç yapıyorlar, ortalık öyle ıssız yani :) Ben başladım ağlamaya, nereye geldik biz diye.
Sonraaaa günlerden bir gün Bodrum'un meşhur yağmurları başladı. Bilin bakalım ne oldu? Evin bütün pencere altlarından duvar boyunca yağmur suyu akmaya başladı. Elimizde kovalar yetişmeye çalışıyoruz. Burada yağmurlar da müthiştir, gök gürültüleri, yıldırımlar, meşhur elektrik kesintileri.
Aldı bizi bir düşünce, ne halt ettik diye:)
Yağmurlardan sonra bir de bahçedeki kanalizasyon taştı mı? Sardı mı ortalığı mis gibi pok kokusu:)
verandada kanalizasyonun üzerini taşla kapattıklarından baştan hepsi kırıldı, bildiğin inşaat, ortalık leş gibi kokuyor, bir hafta sürdü.
Bunu da atlatmayı başardık. Tam her şey rutine giriyordu, bir gün evde sakin sakin oturuyorum, eşim de alışverişe gitti. Aniden sırtıma korkunç bir ağrı girdi, öyle böyle değil, nefes alamıyorum acıdan. Can havliyle eşimi aradım, sadece yetiş diyebildim. Sonrasını hatırlamıyorum.
Eşim eve koşarken çığlıklarımı duyan komşumuz çıkıyor, meğer Özel Bodrum hastanesinin ortağıymış, durumumu görünce hemen ambulansı arıyor. Ambulans 5 dakikada geliyor.
Şiddetli bir kalp krizi geçirmişim, damar yüzde yüz tıkanmış. Ambulansta kalp duruyor, müdahale ediliyor.
Acilde, eşimin anlatmasına göre nabzım düşmeye başlamış, 60-50-40-30 derken eşimi ve oğlumu dışarı çıkarıyorlar. Bir gidip gelme daha. Ama beyaz ışık falan görmedim arkadaşlar, bana geeel gel diyen olmadı yani:)
Tam hatırlamıyorum ama sanırım 4 gün falan yattım hastanede. Sonrasında acilen İstanbul'a geldik. Anjiyo ve sonrası bypass kararı verildi. Tıkalı 5 damarım varmış, ama müdahale edilmesi gereken 3 damar. Stent olamadı, zira damarlarım çok inceymiş.
Önce başka bir hastaneye karar vermiştik, sabaha ameliyata gidecektim, ama o gece anneciğim inme geçirdi. Hemen beyin cerrahı bir arkadaşımız var onu aradık, Universal hastanesindeymiş, oraya götürdük. Bir hafta yattı annem.
Hastanedeyken bir baktık arkadaşımız profesör Metin Gürsürer, kardiyolog, orada. Durumumu öğrenince beni dünyanın en iyi cerrahı profesör Hakan Gerçekoğlu ile tanıştırdı. Kalbi durdurmadan by-pass yapması beni çok etkiledi. Bu arada doktorlarım çok yakışıklıdır, benden söylemesi:)
Ve de annem iyileşir iyileşmez Universal hastanesinde tam 8 saat süren bir ameliyatla sağlığıma kavuştum. Bir gece yoğun bakımda kaldım, ertesi gün odaya çıkardılar. Ve yanlış hatırlamıyorsam bir hafta hastanedeydim.
Anjiyo öncesi kurbanlık koyun pozum :)
Yakışıklı doktorlarım :) Bu kalp yastık by-passlı hastaların sembolüdür. Uzun bir süre o bölgeyi korumanız gerekiyor, öksürürken de bastırarak öksürüyorsunuz.
Kaçamak kat ziyaretlerim ve şeker hemşirelerimiz
Orada bile bilgisayara girdim ya:)
O zamanlar sitem vardı, sonra bir gün ödemeyi unuttum isim parasını, bir Çinli kapmış ne yapacaksa. Adı belginguven.com idi yani:)
Bu arada hiperaktif bünyem durmadığından eşim uyurken kaçıp alt kata hasta ziyaretlerine gidiyordum, hemşirede beni örnek hasta diye gezdirip duruyordu oda oda:) Moral veriyormuşum diğer hastalara:)
Çıktıktan sonra bir süre annemde kaldık (yaklaşık 20 gün). Sonra ben tutturdum evim de evim diye ve tekrar yollara düştük.
Yol tam bir işkenceydi, by-pass sonrası sırt ağrısı çok fazla oluyor, uçak yasak olduğundan (annem için) arabayla gittik.
Neyse tüm bunlar 10 sene öncede kaldı.
Benim için en zoru o yaz denize girememek oldu. Bir de ilk bir kaç ay anneciğime bakmak durumu yormuştu, zira ben de iyi değildim, kan kaybı çok olduğundan sürekli baş dönmesi oluyor, sarhoş gibi geziyorsunuz.
O gün bugündür artık Bodrum'luyum. Bu durumdan da çoook mutluyum. İstanbul'a arada gitsem de bir haftadan fazla dayanamıyorum, her seferinde tansiyonum yükseliyor. Bodrum topraklarına ayak basar basmaz da normale dönüyor.
Yeni bir eve taşındık, tıpkı hayalimdeki gibi bahçem, kedilerim ve köpeğim var. Zilli kızımızı maalesef 18 yaşında kaybettik. Canım annemi de 3 sene önce kaybettim.
Bodrum ile ilgili yazmaya devam edeceğim. Bu ilk taşınma hikayemdi. Eğer o krizi İstanbul da geçirseydim, şu anda yoktum. İstanbul'da ambulansın 5 dakikada gelip 3 dakikada hastaneye götürmesi imkansız çünkü.
Demek buraya taşınmamda da bir hayır varmış
Zaten pek çok mucizeler yaşadım burada, ama hepsi bana kalsın:) Sadece artık eski Belgin olmadığım kesin....
Buraya kadar sıkılmadan okuduysanız teşekkür ederim, sevgiler hepinize...
Ne kadar güzel yazmışsın zzevkle okudum rüyalarını gerçekleştirmek için önündeki engelleri aşmışsın keşke annen ve köpeğinle biraz daha vakit geçirebilseymişsin ama yapılacak bir şey yok hayat hiç umulmadık anlarda sevdiklerimizi bizden ayırıyor hep bodrumda mutlu kal arkadaşım:))
YanıtlaSilçok teşekkür ederim canım benim
SilÇok beğendim..
YanıtlaSilcanımsın mucksssssssss
SilNe güzel yazmışsın, keyifle okudum. Yazmaya devam et:-)
YanıtlaSilSevgilerimle, Melih
çoook teşekkürler :)
SilÇok güzel bir yazıydı, sonuna kadar okudum vallahi :) İnsanın böyle bir hayalinin olması çok güzel, hele de gerçekleşirse. Ben de Bodrum'u çok seviyorum, her sene olmasa da 2 senede bir mutlaka geliyorum. Dilerim Bodrum günleriniz hep güzel geçer.
YanıtlaSilinşallah canım, ama bu güzel yerde güzel geçmeli zaten :)
SilCennette yaşıyorsunuz Belgin hanım. Çok büyük geçmiş olsun, hakikaten İstanbulda bunlar başınıza gelseydi, sonuç bu kadar güzel olmayabilirdi.
YanıtlaSilBen de İzmir'de oturmasam Bodrum merkezde yaşamak isterdim. Zaten herkesin emekli olduktan sonra böyle bir hayali yok mu :)
Kozmetikten acayip sıkılan biri için bu yazınız çok iyi geldi, devam lütfen.
sağol canım, evet herkesin hayali haklısın, ama İzmir de cennet. Sorma kozmetikten ben de çooook sıkıldım artık
Silallah izmiri özene bezene yaratmış zaten <3
Silİzmir güzel ,İzmirliler daha da güzel, seviyorum İzmir'lileri:)
SilNe güel bi yazı^^ Hayallerinin ardına düşüp gerçekleştirebilen kaç kişi var artık.. Başaranları görmek umut ışığı oluyo bizlere:)
YanıtlaSilÇok çok da geçmiş olsun, zor zamanlar atlatmışsınız ona rağmen Bodrum sevdanız geçmemiş ne güzel=)
sağol canım, evet hayallerim gerçekleşti çok şükür:) Bodrum sevdası asla bitmeez:)
Silsize baktım benım gibi bodrum sevdanız varmıs ama siz bende daha güçlü bir kadınsınız hayalleriniz pesinden gitmisiniz bize kendi gözünüzden bodrumu bol bol anlatın ne çok gidip bilsemde bodrumu asla sıkılmam dınlemekten hayran kaldım size
YanıtlaSilelimden geldiğince yazarım o zaman, darısı başınıza :)
SilÖncelikle geçmiş olsun, Bodrum size iyi gelmiş, biz daha yolun başındayız umarım herkesin hayalleri gerçekleşir,
YanıtlaSilhttp://hedefbodrum.blogspot.com.tr/
bakıyorum hemen blogunuza, bir gün bile pişman olmadık buraya geldiğimize, hep şükrediyoruz
Sil