16 Şubat 2014 Pazar

Röportaj:)

Seneler önce yaptığım bir röportajı bulmuş sevgili evdeyazar, ve bana mail atmış. Tekrar okuyunca kendimdeki eksiklileri öyle güzel yakaladım ki...
Nostalji yaşadım:)

Beni daha yakından tanımak için okumak isterseniz buyrun:)




82 Türkiye Güzeli Belgin Güven ile Bodrum'un deniz kokusu
Aylin Mirva Sağlam

E-Posta : kapadokya.sokakkedisi@gmail.com




 Ben Belgin Güven’le Haziran Gecesi dizisinin setinde tanıştım. Aynı erkek için çekişen iki kadını oynuyorduk. Çevremizde olan bitenden soyutlanmış, kadınsal bir rekabet ortamı yaratıyorduk. Ya da yaratmaya çalışıyorduk. Çünkü ben maça 100-0 yenik başlamıştım. Karşımda güzelliği tescillenmiş, eğitimli, zarif bir hanımefendi vardı. 1982 Türkiye Güzeli Belgin Güven. Doğal olarak dizide oynarken aşkta kaybettim ama hem görünüşü hem ruhu güzel bir dost kazandım. Bu yazıyı yazarken de yaz formatına geçtim ve elimde ev yapımı çilekli ve buzlu kahvemi içmeye başladım.

AYLİN: Belgin Güven kimdir, neler yapar… bize biraz kendinizi tanıtır mısınız?

BELGİN : Belgin Güven, kendini keşfetme yolunda ilerlemeye çalışan bir insanoğludur. Yaşam öyküme gelince; lise bitince, burslu olarak gittiğim İsviçre'de oyunculuk eğitimi aldım. Döndükten sonra İstanbul üniversitesi Yabancı diller yüksek okulu Almanca bölümünü kazandım. Okurken bir yandan da Milliyet'in güzellik yarışmasına katıldım ve birinci seçildim. Sonrasında mankenlik, oyunculuk ve okulu bir arada yürüttüm. 3 evlilik yaptım. İlk evliliğimden 20 yaşında, Medya-İletişim okuyan bir oğlum var, adı Güven.



A: Meslek hayatınız oyunculukla mı başladı?

B: Hayır. Bir dönem İMKB'de broker olarak çalıştım. Ama sağlığım pek uzun sürdürmeme izin vermedi. Duygusal yanım ağır bastı, müşteri kaybedince ağlayan broker olur mu hiç:) oyunculuk daha sonra başladı.

A: Oyunculukta benim için çok özeldi dediğiniz bir projeniz var mı?

B: Haziran Gecesi dizisi benim için özeldi. Uzun bir aradan sonra oyunculuğa dönmüştüm. Sonrasında Eksi 18 dizisine başladık, ama yapımcı yurtdışına kaçmayı seçti, bizde paracıkların üzerine buzz gibi soğuk suyu içtik:) Bu olay beni çok üzdü. Ve düşünmeye sevketti. O sıralar para ihtiyacım vardı, ama kime gittiysem iş çıkmadı maalesef. Bir anda o kadar soğudum ki, oyunculuktan değil ama o çevreden, vefasızlıktan. İlk kalp krizimi o zaman geçirdim.

A: Gerçekten mi? Çok üzülmüş olmalısınız. Peki bu zorlu dönemi nasıl atlattınız?

B: 1982 senesinden beri Bodrum'da yaşama hayalim vardı. Eşimle bir anda karar verip Bodrum'a geldik, evimizi tuttuk, ve bir hafta içinde buraya taşındık.

İstanbul'dakinden çok farklı bir yaşam sürüyorum. Aslında istediğimde hep bu yaşamdı. Basit yaşamak hep isteğimdi. Şehrin hızlı temposu, tüketime yönelik yaşam, insanların gitgide insanlıktan çıkmaları beni boğuyordu. Burada hayat yavaş akıyor. Çok huzurluyum.

A: Türkiye'nin güzelliği tescillenmiş başarılı kadınlarından birisiniz. güzellik yarışmaları o yıllarda bugün olduğundan daha farklıydı. daha heyecanlıydı sanki. peki siz bu yarışmaya neden katıldınız? yarışmada neler yaşadınız? o yıllarda temeli atılmış dostluklar var mı?

B: Bu yarışmaya annemin ısrarıyla katıldım. Şimdiki düşünce yapım olsa katılmazdım kesin. O zaman Türkiye Güzeli seçilmek büyük bir şeydi, adımınızı atsanız haber olurdu. Yarışma süreci çok keyifliydi aslında. Ama dostluk gibi görülen şeylerin palavra olduğunu seçilince anladım. Yarışma boyunca çok samimi olduğum bir arkadaşım vardı, ismini vermek istemiyorum, kendisi sunucu ve epey tanınıyor, yarışmada seçilmeyince bir anda suratıma bakmaz oldu. Yani o günlerden kalan bir dostluk yok maalesef.

A: Yarışmadan sonra bir dönem modellik ve mankenlik de yaptınız sanırım. bize bu dünyayı da biraz anlatır mısınız?

B: Uzun bir süre yaptım evet. O dönem mankenlikte farklıydı. En keyifli yanı, dünyada düzenlenen çeşitli Türk haftası etkinliklerinde podyuma çıkardık. Bu sayede dünyayı gezdim. Bir çok insanla tanıştım. Keyifliydi. Çok güzel günlerdi.

A: Oyunculuk serüveninizin bir tesadüf olmadığını sizin yarışmadan önceki yıllarda yurtdışında drama eğitimi aldığınızı söylediniz, peki neden oyunculuk?

B: Lise yıllarında da tiyatro etkinliklerinde rol alırdım. Farklı kişiliklere bürünmek beni mutlu ediyor. İçimde birbirinden farklı çok kadın var, bu yönümü tatmin ediyor sanırım.

A: Sadece televizyon dünyasında değil, tiyatro sahnesinde de bir çok projede rol aldınız? Ben tiyatro sahnesinde kendimi hep daha özgür hissederim, sizin içinizde nasıl bir duygu uyanıyor?

B: Tiyatro çok daha keyifli, tatmin edici, çünkü tepkiyi anında alıyorsunuz. En çokta turnelerde, turne bambaşka. Yorucu, ama inanılmaz keyifli. Anadolu seyircisi muhteşem. İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde, önde protokol oturur, suratlar beş karış, gülmek yasaktır onlara sanki. Ama seyircinin coşkusu, tepkisi sizi sanki ateşler. Perde kapanıp, kulise gidince kendimde hiç yorgunluk hissetmezdim. Sahnede olmaktan gerçekten keyif alırdım.

A: Türk sinemasında hafızalara yerleşmiş bir çok projede yer aldınız. bize bu çalışmalarınızdan da bahseder misiniz?

B: Yeşilçam döneminde çalıştım, özellikle de sevgili Osman Seden ile. Nur içinde yatsın, dünyanın en şeker adamıydı. Türker İnanoğlu, Orhan Oğuz, Orhan Elmas, Eser Zorlu, Hüseyin Karakaş çalıştığım bazı yönetmenler, daha da var tabii de, aklıma gelmedi şu an.

A: Ve televizyon.... güzelliğiniz, zerafetiniz, yeteneğiniz ve eğitiminizle bir çok yapımcı ve yönetmenin dikkatini çekmişsiniz. televizyona geçişiniz nasıl oldu? kimlerle çalıştınız. hiç bitmesine üzüldüğünüz bir projeniz oldu mu?

B: Çok teşekkür ederim. Televizyona ilk geçişim, Tekin Akmansoy'un Sonradan Görmeler dizisi ile oldu. Sonrasında Haziran Gecesi, Eksi 18, Rating Kasabası, Yolcu ve diğerleri oldu. Haziran Gecesi dizisi bittiği gün ise ağlamıştım. Dedim ya, o dizi benim için bir dönümdü. Yeri özeldi.




A: Beğendiğiniz çalışmak istediğiniz yönetmenler, oyuncular kimlerdir?

B: Oyuncu olarak Haluk Bilginer muhteşem bir enerjiyle oynuyor, onunla çalışmayı gerçekten çok isterdim. Hümeyra'ya bayılıyorum, muhteşem bir oyuncu. Nebahat Çehre'nin ise tarzına ve zerafetine hayranım. Onun kadar güzel kıyafet taşıyan kadın görmedim.

Ferzan Özpetek benim için çok özel. Onun filmlerinde hüznün içinden mutluluk ve umut fışkırıyor. Bir cenaze sahnesinde bile gülümseyebiliyorsunuz. Birde tüm filmlerindeki dostluklar, toplu yaşama çok hoşuma gidiyor. Öyle bir hayat istemişimdir hep. Kapım hep açık olsun, dostlar gelsin, birlikte yemekler yapılsın, hüzünler ve sevinçler paylaşılsın. Belki de hayalimdeki yaşamı anlattığı için çok hoşuma gidiyor filmleri. Onunla çalışmayı gerçekten çok isterdim. Kendimi kötü hissettiğim zamanlar hemen bir Ferzan Özpetek filmi izliyorum, bana çok iyi geliyor. Özellikle filmlerindeki müzik seçimleri çok başarılı.

Çağan Irmak, hayran olduğum yönetmenlerden biri. Reha Erdem ile çalışmayı isterdim. Ama artık beni Bodrum'da keşfedip oynatmaları zor gibi görünüyor, umudumu yitirdim bu konuda. Bak bir röportaj bendeki bir bilinçaltı kalıbını ortaya çıkardı.

A: Oyunculukta unutamadığınız bir anınız var mı?

B: Zeki Müren müzikalinde oynarken sahnede bir resime (sevgilimin resmine) bakarak ağlamam gerekiyordu. Köpeğimi yeni kaybetmiştim o aralar, bu yüzden onun resmini alıyordum elime, seyirci görmüyordu çünkü, ve ona bakıp ağlıyordum. Çanakkale'de oynarken rüzgardan uçtu resim, seyircinin eline:) Adamın yüz ifadesini unutamıyorum. Çünkü o sahne, ölmüş sevgiliye ağlanan sahne, ve bir köpek resmi.

Haziran Gecesinde Burcu Kara'nın yukarıdan düşüş sahnesinde çok korkmuştum. Çünkü aşağıya minderlerden bir yükselti yapıldı, set çalışanları bekliyordu altta, elinden kaçırsa Allah korusun kötü şeyler olabilirdi. Gerçekten çok korkmuştum o sahnede.

Daha pek çok anım var elbette, ama şu an aklıma gelmiyor.

A: Hiç bir filmi izlerken bu rolü ben oynamalıydım diye iç geçirdiğiniz oldu mu?

B: Çook. Kıskancım bu konuda, iyi bir rolü görünce niye ben orada değilim diye düşünüyorum. Ferzan Özpetek'in herhangi bir filminde oynamak isterdim. Bizde hep gençlerin hikayeleri anlatılıyor film ve dizilerde. Oysa belli yaştaki insanların yaşanmışlıkları çok daha fazla, anlatacak çok şey var. Kendim bir senaryo yazmayı düşünüyorum.

A: Uzun zamandır Bodrumda yaşıyorsunuz. doğal hayatı seviyorsunuz. Bodrum tatilciler için eğlence cenneti ama Belgin Güven'in gözünden nasıl göründüğünü merak ediyoruz?

B: Ben hep basit hayatı arzuladım. Hayvanlarım olsun, bir bahçem olsun, 2-3 kıyafet bana yetsin gibi. Bodrum da bunu buldum. Tatilcilerin gördüğü gibi değil Bodrum benim için. Bütün bir kışı bir kotla, yazı bir şortla geçiriyorum. Ve yaz mevsimi geldi mi eve kapanıyorum. Çünkü çok kalabalıklaşıyor. Yaz bitse de gitse şunlar diyorum içimden. Canına okuyorlar güzel kasabamın. Kışlar ise muhteşem. Evden çıktığında denizin kokusunu almak harika bir duygu.

Yürürken ağaçlardan meyve koparıp yemek, doğayla içiçe olmak anlatılamaz. Bir de hep arzuladığım şey, küçük scooter'ımla gezmek büyük haz veriyor.

İstanbul'da sadece bir şeylere sahip olunca mutlu olunur sanıyoruz, hep daha fazlası, oysa mutluluk için buna gerek yok.

A: Bodrum orada yaşayanlar için çok değerli, çok farklı.

B: Ayrıca benim için çok özel bir anlamı daha var Bodrum'un. Buraya geldiğimiz ilk hafta şiddetli bir kalp krizi geçirdim (2.kalp krizimdi). Aslında öldüm ve geri döndüm. Şansım şuydu, ambulans hemen gelmiş, ve beş dakikada hastaneye yetiştirmiş. Eğer İstanbul da olsaydım şu an yoktum. Çünkü krizin başlamasıyla eşimi arayabildim. Yakındaydı, koşarak eve geldi, eve gelirken komşumuza rastlamış, Özel Bodrum hastanesinin ortaklarından olduğunu öğrenmiş, komşumuz hemen ambulansı arayıp, kalp krizi demiş, çünkü kendisi de yaşamış. Yani krizin başlangıcıyla hastaneye gidişim 15 dakika sürdü.

A: Allah korumuş gerçekten… İstanbul’da ne yazık ki trafik yüzünden sokaklarda ambulansların içinde ölüm kalım savaşı veriliyor.

B: Burada önemli olan yaşananlar. Hiç bir şey tesadüf değil hayatta. İstanbul da yaşadığım stresin birikimi burada ortaya çıktı. Komşumuzun hastane ortağı olması vs hiç bir şey rastlantı değil. Hayatta ne oluyorsa hayrımıza oluyor. Ben buna inanıyorum. En kötü görünen olayların bile, inan bana bizim için hayrı var. Dönüp yaşamınıza bir göz atarsanız bunu keşfedebilirsiniz.

Sonuçta İstanbul'da by-pass ameliyatı oldum. Ben buna, kaportayı yeniledim diyorum. Ama kaportayla beraber beyinde yenilendi. Eski Belgin'den eser kalmadı. Bu ölüm deneyimi bana enteresan şeyler yaşattı. Anlatırsam delirdi diyebilirsiniz, anlatmayacağım bu yüzden.

Ama bir koruyucu meleğim olduğunu biliyorum artık.

A: Şimdi neler yapıyorsunuz? Bodrum’da hayat nasıl devam ediyor?

B: 4 yıldır Bodrum'dayım. Geçinmek için çeviriler yapıyorum, özellikle kişisel gelişim ile ilgili. Reçel yapıp satıyorum. Hayatımda elime şiş ve tığ almamış biri olarak, internetten ve Derya Baykal'ın programını izleyerek tığ işini öğrendim. Bir şeyler örüp satıyorum. Yaşadığım zor günlerde evde peynir bile yaptım. İnsanlar bazen şaşırıyor. Sen oyuncusun, nasıl bunları yaparsın gibi. Bunda garip bir şey yok ki. Sanırım benim çok param olması gerektiğini düşünüyorlar. Evet, vardı, ama üstüste ailece yaşanan sağlık sorunları sonucu elimizde hiç bir şey kalmadı. Hayat böyle bir şey işte. Ben egomu çoktaaaan yendim. Ama bu günler bana çok şey öğretti, ben yaşadığım her şeye bir ders olarak bakıyorum. Kendi başıma her şeyin üstesinden gelecek kadar güçlü olduğumu öğrendim. Bazen sanal alemde kurulan dostlukların, insana ailesinden bile yakın olduğunu öğrendim. Özellikle www.hayalayaz.com sitesindeki tüm dostlarım, bana canım kadar yakınlar artık.

A: Sizin içsel yolculuk serüveninizde olduğunu duymuştum… bazı yazılarınızı okumuştum.

B: Evet. Bodrum’da kişisel gelişimime yönlendim. İçime doğru bir yolculuğa çıktım. Bu süreçte Reiki ile tanıştım. Şu an 2. seviyedeyim, ve Reiki hayatıma çok güzel şeylerin girmesini sağladı. Ayrıca Chi Kung çalışıyorum.

Öncelikle farkındalığım arttı. Biliyorsunuz, düşüncelerimiz realitemizi oluşturuyor. Şu anda ne yaşıyor, deneyimliyorsak geçmişteki düşüncelerimizin sonucudur. Bu yüzden hemen şimdi zihninizi tazeleyin, yaşamak istediklerinizi düşünün ve olacağına inanıp serbest bırakın. İçsel yolculuğunuza nereden başladığınız önemli değil. Hepimiz bir şekilde bu yolculuğu yaşayacağız, ve hepimizinki kendimize özel olacak.

Mesela herbirimiz eşsiz yeteneklere sahibiz, kendimizi iyileştirme gibi. Ama farkında değiliz.

Dünyayı büyük değişimler bekliyor. Bu yüzden sevginin frekansında kalmayı öğrenmemiz şart.

A: Hayvan dostlarımız için çok çalışan sanatçılarımızdan birisiniz. mevcut yasalarla hayvanların korunmasına destek sağlandığına inanıyor musunuz?

B: Öncelikle mevcut yasaların yeterli olduğunu düşünmüyorum. Her gün bir belediyenin kedi ve köpekleri zehirlediği haberi geliyor. Türkiye de insanların kafa yapısı böyle kaldıkça hayvan dostlarımız işkence görmeye devam edecekler maalesef. Sevgiyi bilmiyoruz ki biz. Birbirimize duyduğumuz sevgiler de hep menfaat üzerine kurulu. Bunu da geçtim, kimse kendini sevmiyor. Kendini sevmeyen insan, yaşadığı dünyayı ve onun üzerinde yaşayan canlıları nasıl sevecek ki? Dünya sadece bize aitmiş gibi davranıyoruz. Oysa hayvan dostlarımız bizden çok daha fazla hak sahibi dünyada. Çocuğun hayvanlara işkence yapmasının sebebi onu yetiştirenlerdir. Sokakta görüyorum bazen, çocuk sevmek istiyor köpeği, annesi çekiştiriyor, bırak ısırır diye. Bu çocuk büyüyünce nasıl biri olur sizce? Ben küçükken sokakta bulduğum hayvanları alıp eve getirirmişim sürekli. Şükür ki harika bir ailem vardı.

Hele yazın gelip, hayvan seviyor muş gibi yapıp, eve kedi alıp, kışın sokağa atanlar beni delirtiyor. Çocuğunu sokağa atabiliyormusun? O zaman o dünya güzelini niçin atıyorsun? Madem öyle, hiç alma eve, alıştırma çocuğu. Bir laf vardır ya, "İnsanları tanıdıkça hayvanları daha çok seviyorum". Maalesef öyle. Onlar hiç menfaatsiz seviyorlar.

Bizde hayvan sevgisi aşırı boyutlarda. mesela evde böcek ya da örümcek olduğu zaman özel bir kavanozla incitmeden alınıp bahçeye bırakılıyor. Asla öldürülmüyor. Abartı gibi gelebilir, ama ben sivrisineklere bile kıyamıyorum.

A: Ve bu görüşe sahip Belgin Güven’in bir çok evcil hayvanı vardır diye düşünüyorum…

B: Hemen şu anda evimizde yaşayan hayvanları sayıyorum:)

13 yaşındaki dünya güzeli kızımız Zilli, köpektir kendileri. Bizi kendisi seçen bir sokak köpeği, Pati. Patimiz kedi emzirmesiyle meşhurdur. Küçükken bir kediyi evlat edinmişti, ve onu emziriyordu. İstanbul da sokakta kalmış bir kedi ailesinin çocuğu Oğlum(aslında kız, ama veteriner küçükken erkek olduğunu söyledi, adı Oğlum kaldı) yine İstanbul da bir haftalıkken bahçede bir sokak köpeğinin ağzından kurtardığımız Böcük. Bodrum da bebekken avaz avaz bağırıp ağlarken bulduğumuz Küçük. Bir de Diken adında bir kirpimiz var bahçede yaşayan, gelip kedi maması yiyor ve gidiyor. Şu anda evin içinde 3 kedi 2 köpek, bahçede yemek yemeye gelen onlarcası. Kışın bahçedekiler için naylonlar ve kutulardan otel yapıyoruz. Bazı arkadaşlarım rahatsız oluyor, ben de gelmeyin o zaman diyorum. Dışarda buluşuyoruz onlarla. Çünkü onlar geldi diye canlarımı sokağa atacak halim yok. Annemle bile aram bozuk bu yüzden şu aralar. Herkes kapısının önüne bir kap yemek ve su koysa, en büyük hayalim bu.

A: Keşke…. Kapadokyaya hiç gittiniz mi?

B: Kapadokya görmek istediğim yerlerden biri. Birde Karadeniz kıyıları ve Mardin. Aslında tüm Türkiye'yi gezip fotoğraf çekmeyi ve hikayelendirmeyi çok isterdim. Bir karavanım olacak, istediğim yerde kalacağım. Köpeğimde yanımda olacak. Böyle bir TV programı çeksek mi acaba:)

A: Kesinlikle… benimde tek hayalim bu desem yeridir. Bir karavanla tüm ülkeyi ve doğu avrupayı gezip fotoğraflar çekmek… Kapadokya’ya gidersek birlikte balona binelim..

B: Ama ben binemem. Yükseklik korkum var çünkü

A: Ve son olarak.... sizinle benzer serüveni tercih edip, oyunculukta kariyer yapmak isteyenlere neler tavsiye edersiniz?

B: Öncelikle iyi bir eğitim almaları gerektiğini düşünüyorum. Bugünlerde herkes, eğitim almadan bir diziye kapağı atsam, ünlü olsam derdinde. Eğitim olmadan olmaaaaz. Kalıcı olamazsınız. Eğitimin ardından iyi bir ajansa kaydolmalılar. Burada da kaliteli bir ajans seçmeleri gerekiyor. Önerebileceğim ajanslar, Tümay Özokur, Renda Güner, Gaye Sökmen gibi kendilerini kanıtlamış ajanslar.

Gerisi de şansa ve inanca kalıyor.


SATIŞ BLOGUMA GÖZ ATTINIZ MI? TIK TIK


Bloglovin'den izlemek için TIK TIK
Facebook'ta takip etmek için TIK TIK  ve TIK TIK
Twitter'da takip etmek için TIK TIK
Google+'da takip etmek için TIK TIK




8 yorum:

  1. İşte böyle sürpriz karşılaşmaları gördükçe iyi ki blog dünyasında yer almışım diyorum, sevgiler:)

    YanıtlaSil
  2. Çok duygulandım, benim için ekstra anlamlı bir röportaj oldu, e-mail atıcam sana ;) bunu öğrenmeme vesile olan sevgili evdeyazar a da teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  3. e-mail adresini yazar mısın canım ? ya da sosyoperi@gmail.com a boş e-mail atar mısın adresinden? Bulamadım :)

    YanıtlaSil
  4. canım sağda iletişim yazıyor orda var ibelta@gmail.com

    YanıtlaSil
  5. Şuan şoktayım. Ben bilmiyorum sizi. Sizi aslında ekranlardan tanıyormuşuz. :)
    Haziran Gecesi çok sevdiğim bir diziydi.Yahu gerçekten şoktayım ne yazacağımı bilemedim. :)
    Siz çok harika biriydiniz gerçekten.Bodrum..Bodrum'u da inanılmaz severim. :)

    YanıtlaSil

Yorum yazan ellerinize sağlık:)

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.