10 Mart 2014 Pazartesi

Konuk Yazar-Fildişinden kule

Bundan sonra her pazartesi bir konuk yazar ağırlayacağım, yeni açılmış, blogunu tanıtmak isteyenler olabilir, ya da tanınan bloglar olabilir, birbirimize destek olalım:)

Bugünkü konuğum Fildişinden kule... Müzik hayatında önemli bir yer tutuyor olmalı, yazısından anladığım. Bloguna gitmek için TIK TIK


Müziğin sesten farkı, dinleyende duygulara yönelik etkileşim yapmasıdır. Müzik duygu işidir. Ara sıra karşıma çıkıyor şu cümle: "Düşüncelerimiz, bildiğimiz kelimelerden ibarettir. Yalnızca bildiğimiz kelimelerin sınırları içinde düşünebiliriz." Bu bana göre tamamen yanlış bir önermedir. İnsanlığın, bildiği kelimelerden daha fazlasını düşündüğünün en büyük kanıtı sanattır.

Dil, birçok konuda yetersiz kalıyor. Biz, hissettiklerimizle, söylebildiklerimizden çok daha fazlasıyız. İşte sanat da dil ile ifade edemediğimiz hislerimizin dışavurumudur. Ve bu duygu sağanağının en fazla hissedildiği, en derinden duyulduğu sanat dalının müzik olduğunu düşünürüm.

Müzik hayatımın en önemli parçalarından biri, yıllardır gitar çalıyorum. Uzun zamandır müzik üzerine düşünüyorum. Neden bu kadar seviyorum müziği, niçin bu kadar bağlıyım?

Çünkü müzik sizin duygularınızdan anlayan en iyi şeydir! Size nasıl sürpriz yapacağını iyi bilir. Kafalarınızın içindeki gizli bahçede, yalnızca sizin bildiğiniz o sık ağaçlı bahçede, o şarkıyla beraber gezintiye çıkarsınız. Çünkü duyduğunuz her notanın size hatırlattıklarını, bazen gitarın, klavyenin ve davulun, bazen bir piyano ve çellonun, melodilerin, sessizliklerin, size, hayal meyal çıkarabildiğiniz çocukluk anılarınızı, ilk aşklarınızı, çocuklarınızı, sevdiklerinizi veya aslında pek de önemi olmayan fakat her hatırlayışınızda sizi mutlu eden hatıralarınızı göstermesini seviyorsunuz. Bir otobüste, uzun bir yolculukta, uçsuz bucaksız tarlaların arasından geçerken kendinizi müziğin akışına bırakıp, duygularınızın içinizde kopardığı fırtınaları seviyorsunuz.

Fakat yine de anlamıyorum. Kulağımızda duyduğumuz melodiler bizi nasıl oluyor da belleğimizde bir yolculuğa çıkarabiliyor, hatta bazen unutmaya yüz tuttuğumuz anılarımızı çıkarıp, gözlerimizin önüne seriyor? Nasıl oluyor da birkaç enstrüman bir araya gelip, bize gözlerimizi kapattırıyor ve diyor ki: “Şimdi bizi dinle, seninle birazdan hatırlarının arasında gezeceğiz!”?

Bilmiyorum. Belki de ben fazla abartıyorum. Ya da siz şimdiye dek kendi müziğinizi bulamadınız…


Haftaya pazartesi yeni bir konuk yazarla huzurunuzdayım:) Sevgiyle kalın e mi:)




6 yorum:

  1. ellerınıze sağlık güzel yazı olmuş*-*



    blgumda cekılısm var bekleırm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. konuk yazarımın ellerine sağlık:) bakıyorum

      Sil
  2. Belgin Abla, teşekkür ediyorum desteğin için.

    YanıtlaSil
  3. boşuna dememişler müzik ruhun gıdasıdır diye :))

    YanıtlaSil

Yorum yazan ellerinize sağlık:)

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.